Yürüyen Köşk yapılmış bitmişti. İç donanımı için çalışılıyordu. Yanındaki Çınar Ağacının dalı ise çatıya değiyor özellikle rüzgarlı havalarda çatı için tehlike oluşturuyordu.

Ustalar dalı kesmeye karar verdiler. Ancak Köşkün Çınar ağacı yüzünden buraya yapıldığını bildikleri için Atatürk’ten izin almadan bu işe cesaret edemediler. Konuyu korka korka Atatürk’e açıp dalı kesmek için izin istediler.

Atatürk’ün kaşları çatıldı. Yüz hatları değişti. Hiç beklenilmeyen bir emir verdi.

“Ağacın dalı kesilmeyecek, bina kaydırılarak ağaçtan uzaklaştırılacak”

Olur şey değildi. Ancak karşı gelmek mümkün mü? Önündeki teras olan kısmın dışında bina zaten ahşaptı. 22 günde yapılan bina sökülüp kısa süre içersinde 10 metre öteye yeniden yapılabilirdi. Ancak emir kesindi.

Söz konusu olan bina değil Çınar Ağacı idi. Bu yolla verilen mesaj ile ağaca ve yeşile verilen önem vurgulanıyordu.

İleri görüşlü Atatürk bugünleri 80 yıl öncesinden görüyordu. İleriki yıllarda, verilen bu mesajın önemi çok daha iyi anlaşılacak.

Bugün küresel ısınma ile karşımıza çıkan sel baskınları, kuraklık, erozyon, büyük toprak kaymaları gibi felaketlere baktığımızda ağacın önemi ortaya çıkmıyor mu? Başkent Ankara’nın barajlarında suyun tamamen bitme noktasına geldiğini hatırlatmamıza gerek var mı? Ya önümüzdeki yıllar ne olacağını bilim adamları açıklamıyorlar mı?

Henüz geri dönülmez bir noktaya gelmeden önce Büyük Önderimizin Yürüyen Köşk olayında bize verdiği dersi hatırlayarak gereğini yapmamız için daha neyi bekleyeceğiz.

Verilen mesaj, verilen ders sadece ülkemiz insanına değil tüm dünya insanınadır.

Bu böyle biline…